Söyleşi | Paul Fournel

Söyleşi | Paul Fournel

Bisiklete Övgü’nün yazarı, şair, editör ve kültür ataşesi Paul Fournel aynı zamanda bir edebiyat akımı olan OuLiPo’nun ileri gelen aktörlerinden. Öte yandan Fournel kariyeri boyunca önemli yayınevlerinde direktörlük yapmış bir isim.

Bisiklete Övgü adıyla Türkçe yayınladığımız Besoin de vélo adlı eserini kültür ateşesi olarak görev yaptığı Kahire’de yazmış ki eserde o günlere ait bir bölüm de karşımıza çıkıyor.

Zebraska Yayınevi, bir gelenek haline getirdiği gibi yayınladığı eserlerin yazarları ile yaptığı söyleşilere bir yenisini Paul Fournel ile ekliyor.

2020’de hangi bisikletinizi kullanmaktan keyif alıyorsunuz? Saint-Etienne’de hâlâ kişiye özel bisiklet yaptırmak mümkün mü?

Düzenli olarak kullandığım iki bisikletim var: Biri, Condor marka bir İngiliz bisikleti. Modeli, Moda. Condor’un 60. yılı için özel tasarımı. Kadrosu titanyum yani elveda paslanmaya, elveda alüminyum ve sert mi sert karbona. Aslına bakarsınız 70’li yaşlarında biri olarak tam da ihtiyacım olan şey. Shimano 105 setli mütevazi ekipmanlara sahip bisikletim üçlü aynakoldan keyif alıyor (tıpkı benim gibi) ancak 50X12’yi hiç kullanmadım, 30X28’i de pek kullanmadığım gibi.

Diğeri ise 1965 yapımı, Saint-Etienne’de Louis Nouvet’nin elinden çıkmış bir klasik. Singer Cycles’dan Olivier Csuka, onu bütünüyle elden geçirdi. Üzerindeki parçalar hâlâ tamamen orijinal: aynakolu Stronglight, selesi Brooks, göbekleri Campy. Rengi şu an kırmızı önceden maviydi. Tur bisikleti görünümünde, küçük çamurlukları ve gidon çantası var. Bu iki bisikletten birini tercih ediyorum, günün şartlarına, mevsime ya da ne yapmak istediğime bağlı olarak.

Bunların dışında iki bisikletim daha var ama onları kullanmadığım için arkadaşlarıma ödünç verdim. Dahası Paris’te şehir içi kullanıma hazır Velib’ler de (paylaşımlı bisikletler) ayağımın altında. Çoğu külüstür tabi.

Günümüzde St. Etienne’de hâlâ kişiye özel bisiklet yapılıyor mu bilmiyorum. Umarım yapılıyordur ancak benimki Levallois’de elden geçti.

Bisiklete Övgü’de bahsettiğiniz Bisiklet Sesleri Müzesi’ne yeni üyeler eklendi mi?

Evet, kuşkusuz arama veya mesaj aldığımda öten mobil telefonumun zil sesi. Ve sinsice beliren elektrikli arabaların ıslığımsı vızıltıları.

Tırmanış, iniş, sprint… Sevgili “canavarcık”, eğer profesyonel bir yarışçı olsaydınız takımda hangi rolü çalardınız?

Büyük ihtimalle benden barodör olurdu! Barodörlüğün hakkını verirdim ancak birilerinin beni zirvelere çekmesi gerekirdi. İnişlerin üstesinden gelirdim ama safkan sprinterlerle aşık atamazdım. Yani demem o ki benden ortalama bir yarışçı olurdu.

Eğer pelotondan hâlâ büyük şampiyonlar çıktığını düşünüyorsanız, bu büyük şampiyonların Bisiklete Övgü’de bahsettiğiniz gibi coğrafyaya kendi coğrafyalarını eklediklerini de düşünüyor musunuz? Googlemap’te yeni bayraklar neler ve bisiklet sporunun modern zamanlarında kahramanlık nasıl tanımlanıyor?

Sihir yerini tamamen bilime bıraktı. Büyük şampiyonlar günümüzde vücut ağırlığı, beslenme ve detayların manyaklığı içinde. Anoreksia hastalığının eşiğindeler ve hayal bile edilemeyecek hızlarda sürme çabasındalar. Neredeyse hepsi birbirinin aynı; kasklar ve gözlükler içinde onları birbirinden ayırt etmek neredeyse imkânsız. Günümüz pelotonunda kimim kim olduğunu seçebilmek için bazı ipuçlarına ihtiyacımız var. Mesela Froome’u bisikletin üzerindeki duruşundan tanımak mümkün. Kolombiyalılar sabırları ile öne çıkıyor. Her biri de Fransa Turu’nun altı kilometrelik bir tırmanışta sonucunun belli olacağının farkındalar. Son bir ya da bilemedin iki yıldır “eski tarz” genç barodörlerin ortaya çıkışına şükretmeli. Onlar da genelde tek günlük yarışlarda kendini gösteriyor: Adri Van der Poel ve Remco Evenepoel gibi. Belki Julien Alaphilippe’i de ekleyebiliriz, umarım o da kısa ömürlü olmaz.

Bisiklete Övgü’yü yazdığınız zamandan bu yana prolar içinde “klas” diye tabir ettiğiniz bir yarışçı gözünüze çarptı mı? Herhangi birini bisikletinin üzerinde rüzgârla ahenk içinde işbirliği yaparken gördünüz mü?

Yarışçılar günümüzde tamamen en iyi yaptıkları işlerde uzmanlaştılar. Vincenzo Nibali’nin atakları, Romain Bardet’nin inişleri, Froome’un kadansı, Gilbert’in itici gücü, Bernal’in tırmanışlardaki atakları, Van der Poel’in kazanma azmi dikkatimi çekiyor. Ancak ben tüm bunları bir arada yapabilen bir yarışçının özlemi içindeyim.

Barodör, tırmanışçı, sprinter… Bisiklete Övgü’nün “Bas Bırakma” bölümünde yer alan Rouleur Dergisi’ndeki yazılarınızda tanımladığınız gibi… Aklınıza günümüzden ilk kimler geliyor?

Barodör : Philippe Gilbert, Adri Van,der Poel, Remco Evenepoel
Tırmanışçı: Bernal, Froome, Roglish, Pinot, Bardet.
Rulör : Tony Martin, Vout Van Aert, Stefan Kung, Tom Dumoulin.
Sprinter : Elia Viviani, Caleb Ewan, Dylan Groenewegen.
Uzun kaçışların kralı Thomas de Gendt için de ayrı bir parantez açmalı.

Bisiklete Övgü’yü okurken elimizde tıkır tıkır işleyen bir makine varmış gibi hissediyoruz. Birbirinden bağımsız tüm bölümler bir arada okuru tatmin eden bir bütünlük sunuyor… Diğer yandan insan daha fazlasını okumayı arzu ediyor, ahenk içindeki grup hiç bölünmeden daha da genişleyebilir hissi veriyor… Bu bağlamda Bisiklete Övgü bize OuLiPo’daki arkadaşlarınızla yaptığınız çalışmaları da anımsatıyor… Raymond Queneau da “Biçem Araştırmaları” adlı eserini bisiklete binerken yazmış olabilir mi? Bisiklete Övgü’de OuLiPo koşullarına sadık kaldınız mı?

Bu, Bisiklete Övgü’nün ikincisini yayınlamam gerektiği anlamına mı geliyor? Yazarlarla beraber bisiklete binmişliğim var ancak Queneau ile hiç sürmedim! Yok, yok! Bu eserde OuLiPo koşulları geçerli değildi! Sadece inişlerde büyük, tırmanışlarda küçük aykanolu kullandım!

Bisiklete Övgü’nün “Daireler” bölümünde yazdığınız: “Gereksindiğiniz bir şeye talep yaratmak insani mutluluk için emek sarfetmektir.” fikriyle bisiklete duyulan evrensel gereksinmeye bilimsel bir açıklama getirmeyi başardığınızı söyleyebilir miyiz?

Eğer böyle düşünüyorsanız benden mutlusu yok ancak bunu kendi adıma kendim için söylemem doğru olmayacaktır.

Bisiklete Övgü’deki anılarınızda bahsettiğiniz gibi maalesef İstanbul’daki bisiklet kullanıcıları da birçok araba kapısı deneyimine sahip ve bizlerin de koleksiyonlarında her türlü kapıya rastlamak mümkün… Türkiye’deki bisiklet sürüşünüzde leğen kemiğinizi kırdığınızı öğrenmekten ötürü üzüntü duyduk. İstanbul’da geçirdiğiniz kazada Bisiklete Övgü’de bahsettiğiniz koleksiyonunuza bu kazayla ne eklendi?

Evet, ilginç olanı bu kaza beni anında yine iki tekerin üzerine çıkardı ancak bu sefer iki teker önlü arkalı değil birbirine paralel konumlanmıştı: Tekerlekli sandalyemin iki yanında. Tekerlerimi üç ay boyunca bacaklarım yerine ellerimle ittirmek bir bisikletçi için benzersiz bir deneyimdi. Ama içinde bulunduğum durumdan en iyisini elde etmeye baktım ve kemiklerimin tekrar kaynamasını bekledim.

***

Bisiklete Övgü’de Paul Fournel, bisiklet üzerinde ve hatta bisikletten ayrı kaldığımızda hissettiğimiz ancak kelimelere dökmekte zorlandığımız duyguları edebi bir dille okura aktarıyor. Ustalıkla kullandığı kelimeleri pedal çevirmenin keyfiyle birleştiriyor. Bazen kahkahalara boğulduğumuz bazen de hüzünlendiğimiz bu eserde bisiklete binen herkesin kendinden bir parça bulacağı garanti. Bisiklete Övgü’nün 2002 yılında Prix Louis Nucera ve Prix de la fondation de la Française de Jeux Ödülü’nü kazandığını hatırlatalım.

Bisiklete Övgü’yü beğenen okurlarımızdan müjdemizi isteriz! Yazarın bisikletle ilgili kaleme aldığı bir eseri daha var. Fransız efsanevi bisiklet yarışçısı Jacques Anquetil’i yazdığı, 2018 yılında İngiltere’de Sports Books Awards tarafından En İyi Spor Kitabı ve En İyi Biyografi ödülüne layık görülen Anquetil, tout seul adlı eseri de yayınevimizin Bisiloji Koleksiyonu’nda ileriki dönemde yerini alacak.

Söyleşi | Richard Moore'la "Elveda Porsuk" üzerine

05/04/2020

Nazilere Hayır diyen Şampiyon!

05/04/2020

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir